Lexlias RPG
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Lexlias RPG

Lexlias RPG
 
AnasayfaLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap

 

 Léon

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
Léon
Aphrodite'in Halkı
Aphrodite'in Halkı
Léon


İnandığı Tanrısı : Aphrodite
En Belirgin Özelliği : Çekiciliği.
Mesaj Sayısı : 17
Kayıt tarihi : 27/08/10
Yaş : 30

Léon Empty
MesajKonu: Léon   Léon Icon_minitimeCuma Ağus. 27, 2010 11:58 pm

Ad: Léon
İnandığı Tanrı: Aphrodite
Rol Oyunu;

Sihir Tarihi Dersliği'ni yerle bir ettikten sonra sınıftan çıkmıştım. Orayı toparlamakla veya eşyaları tamir etmekle zaman harcamadım. Umurumda değildi. Burası bir muggle okulu değildi. Kırdığım eşyaların eski haline gelmesi saniyeler alırdı. Dişlerim sıkılmış bir şekilde, kalbime binen öfke duygusuyla birlikte, sert adımlarla Gryffindor Ortak Salonu'na gitmek için kendime bir yol çizmiştim. Yol boyunca omzuma çarpıp geçen yığınla öğrenciyi görmezden gelmiştim. Duvarların arasından geçip giden Hogwarts Hayaletleri'ni onca yıl sonra takmamayı öğrenmiştim. Peeves'in bile ortada haylaz haylaz gülerek genelde 1. sınıf öğrencilerini korkutup çığlıklar eşliğinde kahkaha atması umurumda değildi. Arada bir duruyor, çatık kaşlarım ardından koşturup duran öğrencilere bakıyordum. Onların yaşındayken ne kadar mutlu olduğumu düşündüm. İlk öğrendiğim Wingardium Leviosa büyüsünü uygulayabildiğimde kalbime binen sevinç duygusunu şimdi bile düşündüğümde, sinirimi bir yana bırakıp sırıtabiliyordum. İç çektim. O günlere artık erişemeyeceğim gerçeğini düşünmek acı çekmeme neden oluyordu.

Hogwarts Bahçesi de şatonun içi gibi cıvıl cıvıldı. Soğuk bir gündü, ancak tepedeki güneşi görebiliyordum. Yağmur yağacaktı o kesin, çünkü kara bulutlar uzaklarda toplanmış içlerini boşaltmak için kurulmuşlardı. Bahçenin merkezinde duraksayıp etrafıma bakındım. Kimi görmeyi umuyordum bilmiyorum. Katherine mi Destiny mi? Biraz düşündükten sonra yürümeye devam ettim. Kimseyi görmek istemiyordum. Bu kadar karamsar düşünmek ve hareket etmek tam da 13 yaşındaki bir öğrencinin davranışlarına benziyordu. Umursamaz ve vurdum duymaz bi' ergen çocuğu... Olmak istediğim en son şey belki de buydu. İçinde bulunduğum durum komik ve heyecanlı bir aşk üçgeni değildi kesinlikle. Çünkü ortada ne aşk vardı ne de saçma bir üçgen. Pişmanlık duyuyordum çok fazla ve haksızlık duygusu. Destiny'nin bana inanmamak için güçlü bir gayret göstermesi ve ufak bir yalandan ötürü - tamam o kadar da ufak değildi - şu anda bunları yaşıyor olmam sinir bozucuydu. Bunun sonucunda da bedenimi, ruhumu ve kalbimi ele geçiren kuvvetli bir öfke duygusu karakterime binmişti.

Ortak Salon'a nasıl ulaştığımı ben de bilmiyorum. Aklımdan o kadar derin düşünceler geçiyordu ki Büyük Salon'un ihtişamlı kapısının önünde şaka malzemeleriyle birbirlerini büyüleyen ve kahkahalar eşliğinde tenefüsün tadını çıkartan 5. sınıflara bir göz atma tenezzülü bile etmemiştim. Gryffindor Ortak Salonu'na yalnızca Gryffindor'lu öğrencilerin girmesini sağlayan portre içerisinde ki şişman kadın, elindeki kadehle bana tekrar yönelmişti. Parolanın ne olduğunu sormadan önce herzaman ki gibi hayatında yaşadığı saçma anılarını benimle paylaşma gereği duymuştu; "Çok çok uzun yıllar önce davetli olduğum bir partide bana eşlik eden o büyücüyü hatırlıyorum da! Merlinin sakalı, ne küstahtı! Elimdeki kadehi görüyor musun çocuk? O hep boştu!" Burnundan çıkardığı bir 'hıh' sesiyle hikayesini en sonunda sonlandıran şişman kadın en sonunda bana parolanın ne olduğunu söylemiş ve bende onu dile getirerek salona giriş yapmıştım. İşte ne olduysa o zaman olmuştu. İçerisi bomboştu ve o kadar kasvet dolu bir ortam hüküm sürüyordu ki rahatsız olmuştum. Şöminede yanan ateş bir yılan kadar sinsiydi gözümde. Tüm pencereler kapalıydı. İçeride yanıp tutuşan odunların çıkarttığı çıtırtıdan başka ses yoktu. Kaşlarımı şaşkınlık ifadesiyle çattım ve kısa koridoru geçtikten sonra kırmızı koltukların bulunduğu salonun merkezine ulaştım. Arkamdan işittiğim ses ile birlikte refleks karşılığı asamı çekmiş ve arkamı dönmüştüm. Gördüğüm inanılmaz güzellikteki nefes kesici kıyafeti içerisinde duran Katherine'den başkası değildi. Dudaklarında yumuşak bir ruj vardı. Kan kırmızısına kaçan biraz soluk bir kırmızıydı. Şekilli dudaklarını o kadar belirginleştirmişti ki şaşırmıştım. Ancak beni etkileyen dış görünüşü değildi. Dudaklarındaki gülümseme ve gözlerindeki ifadeydi. O kıza yıllardır aşk beslemiştim, ancak şimdi hissettiğim tek duygu korkuydu. Biliyordu.

"Sonunda geldin!" cümlesiyle zarif bir şekilde bulunduğum yere geldi ve gözlerini asama çevirdi. Kaşlarını çok hafif yukarıya kaldırdıktan sonra yüz mimiklerine oturttuğu şaşkınlık ifadesi ile birlikte konuşmaya başladı."Yapma! Onu benim üzerimde kullanmayacağını ikimiz de biliyoruz. Ama ne olur ne olmaz..." Asasını o kadar hızlı bir şekilde çekip çıkartmıştı ki nefesim kesilmişti. Duyduğum 'Expelliarmus' büyüsünün sertçe elime çarpıp asamın yere düşmesini sağlamasına izin vermek zorunda kalmıştım. Gülümsedi. Benim yüzümde ise sıkkınlık ve korku vardı. 1 dakikalık bir sessizlik ardından Katherine o kadar yakınıma gelmişti ki ne yapacağımı şaşırmıştım. Sol elini sağ omzuma atmış ve yüzünü benimkine yaklaştırmıştı. Sağ eli ise sol elimi tutuyordu. Dudağında yandan bir gülümseme vardı ki hızla silindi. İşte o sırada kanım dondu. "Neden?" Yutkundum. Belki de salağa yatmak şu anda en iyi seçenekti. Sesim o kadar garip çıkmıştı ki benim konuşup konuşmadığımı kavrayamamıştım; "Ne neden?" Benden hışımla ayrıldığında ortada bırakığı tek şey inanılmaz kokan parfümüydü. Sessizlikle beslenen Ortak Salonu haykırışıyla rahatsız etmişti. Beni aptal mı sanıyorsun!?" Asası tekrar bana dönmüştü. Beni hedef alıyordu. Onun neler yapabileceği hakkında bir fikrimin olmadığını söylediğimde işte bu kadar ciddiydim. Daha bu sabah dudağıma öpücük konduran ve bana aşık olan kız, şimdi belki de intikam almak belki de nedenini öğrenmek için bana nişan almıştı. Artık gerçeğin üzerini örtmek aptallıktı. Uzun zaman önce yapmam gerekeni yapmalıydım. Yalanımı gerçeğe dönüştürmeliydim. Bir adım ona yaklaşınca, o da bir adım geriledi. Başını haşince hayır anlamında iki yana sallıyordu. "Sakın!" dedi ve kaşlarını çattı. Deliye dönmüş gibiydi; Bana nedenini söyle!" Gözlerimi yundum ve sakinleşebilmek için derin bir nefes aldıktan sonra pes etmişçesine bordo rengindeki yumuşak koltuğa bedenimi bıraktım. Gözlerim onun gözleriyle buluştuğunda kendimi anlatmaya hazır hissediyordum.

Destiny ile yaşadığım herşeyi anlattım. 6 senedir ondan nefret ettiğimi biliyordu. Günlerce Destiny ile olan kavgamızdan sonra soluğu onun yanında alırdım. Ona olanları anlattıktan sonra bana bunları unutturmaya çalışırdı. O dönemlerde Katherine benim ilacım gibiydi. Ona yaptığım bu ihaneti anlatmak için çok fazla geçmişe inmeme gerek yoktu. İhtiyaç Odası'nda yaşananları anlattıktan sonra asasını indirmişti. Yüzüne müthiş bir hüzün çökmüştü ki içim acımıştı. Ona bunu yaptığım için kendimi nasıl affedebilirdim bilmiyordum. Oturduğum üçlü koltuğun hemen yanındaki tekli koltuğa Katherine çökmüştü. Yüzünü göremiyordum. Başını eğmişti. Ağladığını düşündüm başta. Ancak gözlerini benim yüzüme çevirdiğinde ağlamadığını anladım. O dakikalarda en çok korktuğum gözlerinin içine bakmaktı. O kadar kuvvet dolu bir öfke vardı ki, göz bebeklerinde hayat bulmuş nefret ateşinin ısısını tenimde hissedebiliyordum. Asasını bir sol eline bir sağ eline almakla yetiniyor ve deliye dönmüşçesine bana bakıyordu. Sessizlik o kadar rahatsız ediciydi ki huzursuzlanmaya başlamıştım. Gözlerimi onunkilerden ayırdım ve etrafıma baktım. İçeride kimsenin olmaması bir başka gizemdi. Henüz tenefüstü, çoğu öğrencinin burada olmasını beklerdim. İçimden küstahca gülümsedim. Bu işte Katherine'in parmağı olduğundan emindim.

Sessizliği tekrar o bozmuştu. Sırtını oturduğu koltuğa yaslamış ve bacak bacak üzerine atarak kollarını koltuğun iki yanına atmıştı. Bir yandan parmaklarıyla ritim tutuyordu. Saçlarını zarif bir hareketle arkaya attıktan sonra benimle konuştu; "Leon... Senin bu kadar zayıf olduğunu gerçekten bilmezdim! Aslında hakkını vermek gerek. Gerçekten de iyi rol yapıyorsun. Bunca yıl beni kullandığına inanamıyorum." Son cümle beni çok fazla rahatsız ettiği için noktasını hissettiğim an ileri atılmıştım; "Hayır Kathe-" Asasını havaya kaldırarak sözümü kesmiş ve haykırmıştı tekrar; "Kapat çeneni!" Susmuştum. Onun yaptığı gibi sırtımı koltuğa yasladım ve onu dinledim; "Bu iş daha yeni başlıyor Leon. Önce o nerden geldiği bilinmez çapulcu kızın işini görüceğim ve daha sonra..." Koltuğundan kalkmış ve benim yanıma oturmuştu. Elini benim elimin üzerine atmış ve yüzüme şaşkınlık ifadesinin oturmasına neden olmuştu; "...bir daha ayrılmamak üzere tekrar birleşeceğiz. Onu sevemezsin Leon. Bu imkansız! Onun gibi biri ve... sen! Tatlım, beni bağışla ama, fazla saf ve güçsüzsün. Çok büyük bir olasılıkla hain bir Aşk İksiri'nin kurbanı oldun. Ama bitti! Buna ben bir son vereceğim." Eğildi ve dudaklarıma tutku dolu bir öpücük kondurduktan sonra geri çekildi. Ayağa kalkıp kapıya yönelmişti ki ben de ayağa kalktım ve ona seslendim; "Hiçbir şeyin etkisi altında değilim! Ona karşı hissettiklerim gerçek Katherine. Ben..." Yutkundum ve Katherine'in bana dönüşünü izledim. Tek kaşını havaya kaldırmıştı ve cümlemin devamını merakla bekliyordu; "...ben, ayrılmak istiyorum. Bitsin, lütfen!" Sesim yumuşaktı ve pişmanlık doluydu. Katherine'in nefes alışverişi hızlanmaya başlamıştı. Öfkeden belki de kuduruyordu; ancak umurumda değildi. O bir şey söylemeden, ben söylemiştim; "Ona bir şey yapmana izin vermeyeceğim Katherine. Asanı indir." Bunları söylerken, ben kendi asamı almak amacıyla yere eğilmek için hamle yapmıştım ki Katherine'in sinirli bedeninden dökülen sihirli sözcükleri duydum; 'Everte Statum!' Büyü bana çarptığı an direkt olarak havaya fırlamış ve havada taklalar atarak salonun bir diğer ucuna savrulmuştum. Sırtım, panikle birlikte çığlık atan hareketli portrelere çarpmıştı. Ondan sonra da zemine düşerek bir müddet hareketsiz kalmamı sağlamıştı. Yattığım yerden Katherine'in ayak seslerini duymak mümkündü. "Aptallık ediyorsun! Olanların hepsi bu!" ve son duyduğum şey ise şu olmuştu; "Petrificus Totalus" Büyü bedenime çarptığı an kaskatı kesilmiştim. Biri beni çözmeden yapabileceğim bir şey yoktu.

1 HAFTA SONRA
O günden sonra, Katherine bir şey yapmayacağına dair bana söz vermişti. Ben de onunla olan birlikteliğimi sürdüreceğime dair ona söz vermiştim. Ancak bunu gerçekten de istemiyordum. Destiny ile gözgöze gelmekten bile kaçınıyordum. Yenik düşmüştüm. Katherine bana kötü yüzünü bir hafta önce göstermişti ve bana yaptıklarından çok daha kötülerini yapabileceğini biliyordum. Tanrı biliyor ki güçlü bir cadıydı ve onu kızdırmak istemiyordum. Ancak içimdeki bir dürtü, olanları inansa da inanmasa da Destiny ile paylaşmam gerektiğini söylüyordu ki Destiny en son konuştuğumuzda bana hiçbir şekilde inanmamayı kendine meslek edinmişti. Ne var ki yalnız kalamıyordum. Katherine, Destiny ile buluşmamam için sürekli etrafımda dolanıyordu. Birlikte girmediğimiz derslerde bile beni başkaları tarafından 'izlettiriyordu.' Bu yüzden Destiny ile konuşma düşüncesini bir kenara bırakmak belki de unutmak zorunda kalmıştım. Ancak ne cesarettir ki bir gün bu kararı tekrar uyandırdım ve Büyük Salon'da Katherine ile kahvaltı yaparken ona bu gün yapacaklarımı söyledim; "Bütün gün kütüphanede olmak zorundayım. Revir'den sağlık raporu aldım. Bu yüzden bu gün derslere beraber giremeyeceğiz. Kusura bakma Kath. Önceden teslim etmem gereken ödevim vardı ve benim dün sabah aklıma geldi." Dudaklarıma hafif bir gülümseme yerleştirdikten sonra Katherine'in de bana karşılık olarak gülümseyişini izlemiştim. 'Tamam' anlamında başını sallamış olsa da bu bir 'tamam' değildi. Çünkü 5 dakika sonra yanımdan ayrılmış ve tüm gün boyunca yanımda durabilmesi için birilerini ayarlamak üzere arayışa geçmişti. O burada değilken bile iki yanımda Gryffindor'dan iki kız oturuyordu. Dikkat ettiğim kadarıyla ikisi de ne bir şeyler yiyor ne de bir şeyler içiyordu. Kesinlikle tek yaptıkları, beni izlemekti. Bu çılgınlıktı. Katherine, kendini kaybetmişti. Onun olmamı istiyordu. Sadece onun.

Destiny'nin kütüphanede olduğuna emindim. Yaşadıklarımızdan sonra benim Lara'nın ölümünden sonra yaptığım gibi kendini derslere verdiğini arkadaşları konuşurlarken duymuştum. Kendisini ismen tanıdığım Maestro ismindeki kişi, diğerlerine anlatırken bu bilgiyi edinmiştim. Eh, iyi ki de edinmiştim. Ancak bir sorun vardı ki kütüphanedeyken bile beni gözetleyen tek tük kişiler vardı ve Destiny ile nasıl konuşacaktım bilmiyordum. Ona tek cümle söylesem bile yeterliydi. Tek cümle! "Dikkatli ol, yeter."

Kütüphane merkezindeki tahta büyük bir masaya kurulmuş ve eşyalarımı yerleştirdikten sonra rastgele bir kitap açarak okuyor gibi yapmaya başlamıştım. Bunu yaparken, arada bir de 'kim beni izliyor?' diye bakınıyordum. Dikkatsiz bir şekilde seçilmiş iki kişiydi. Onları görür görmez tanımıştım. Dakikada bir bana bakıyorlar ve neredeyse gözgöze geldiğimiz anlarda direkt başlarını çeviriyorlardı. Ayrı ayrı oturmuşlardı ve kesinlikle Büyük Salon'da yanımda oturan o iki kızdı. Tüm gün derslere girmemeyi bu yüzden seçmiştim. Bu dönemler her öğrenci için önemliydi. Herkes derse girmeliydi. Katherine'in ise yanıma ajan göndermek için çok fazla seçeneği olmayacaktı. Zil çaldığında 3. derse girdiğimizi biliyordum. Bu ders Destiny'nin boş olan dersiydi. Bu bilgiyi de arkadaşı Meastro'dan almıştım. Artık her kime anlattıysa! Ben duymuştum, tek önemli olan buydu. Kapı gıcırtıyla açıldığında içeriye yüzündeki sıfır ifade ile giren Destiny'yi görmüş ve kalbimin aşkla atmaya başlamasını hissetmiştim. Onu uzun zamandır görmüyordum ve şimdi kendimi o kadar garip hissetmiştim ki, aklımda kurduğum kısa planı neredeyse unutmuştum. Destiny'nin geldiğini görmeden asamı acele ile çıkardım ve mırıldandım; 'Confundus' Kafa Karıştırma Büyüsü beni izleyen o iki kişiye çarptıktan sonra, büyü etkisini kaybetmeden eşyalarımı toparlamış ve onların görüş hizasından çıkmıştım. Sonra Destiny'yi takip etmeye başlamıştım. Eşyalarını masaya bıraktığı ve raflara yöneldiği an, karanlık bir köşeden elimi onun bileğine atıp ışık olmayan o kör noktaya çekmiştim. Yüzündeki telaşı karanlıkta bile okuyabiliyordum. "Konuşmamız lazım. Çok önemli!"

P.S Yaptığım rp'den bi' parça. Umarım yeterli olur.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Persephone
Yeraltı Tanrıçası
Yeraltı Tanrıçası
Persephone


Eşi / Partneri : Hades.
İnandığı Tanrısı : Bi' kendine, bi' annesine inanıyor bu devirde.
En Belirgin Özelliği : Sürekli ortada "Ben olmasam siz baharı, yazı ... görürdünüz" diye dolanıyor.
Mesaj Sayısı : 40
Kayıt tarihi : 27/08/10

Léon Empty
MesajKonu: Geri: Léon   Léon Icon_minitimeC.tesi Ağus. 28, 2010 9:52 am

Olumlu.
Anlatımınız oldukça sürükleyiciydi. Okurken hiç sıkılmadım. Olayların okuyucuya rahatsızlık verecek derecede hızlı bir biçimde gerçekleşmemiş olması da başka bir artı. Renklendirmeler de son derece uyumluydu.

Olumsuz.
Size 11 veya size 10 kullanabilirdiniz, bu şekilde pek hoş durmuyor RP'niz. Birkaç yazım yanlışına da rastladım. Ama tüm bunların halledilebileceğini düşünüyorum.

Puanınız: 95.

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Léon
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Lexlias RPG :: Çöp Kutusu :: Rp İçi-
Buraya geçin: